Dejavu!

Bir önceki maaş olayının üzerinden tam 365 gün artı 5 yani 370 gün geçmiş. Tarih 20 Mayıs 1989.

4 Mayıs 1989 tarihinde tayinim Genel Müdürlüğe çıktı. 15 gün mehil iznimi kullandıktan sonra 19 Mayıs günü işe başlamam gerekiyordu. Tatil olduğu için 20 Mayıs’ta başladım.

Yeni işime başladığımda maaşımın veznede olduğunu ve oradan alabileceğimi söylediler. Vezneye gittim. Bana bir evrak imzalattılar ve 15 Nisan-14 Mayıs arası maaşımı tam olarak ödediler.

Tabi ki bu maaşı bana tam olarak ödeyecekler, fakat neden bir yere imza attım onu anlamadım. Hislerime göre 15 Nisan 4 Mayıs arası maaşımı önceki işyerimden, 4 Mayıs-14 Mayıs maaşımı ise yeni işyerimden almalıydım. Böyle olunca da 1 değil, 2 yere birden imza atmalıydım.

Maaşları hazırlayan servise gittim ve durumu servis şefine bildirdim. Bana aynen şunları söyledi:

  • Sen paranı aldın mı? Cebine koydun mu? Gerisine karışma…

Sanki bu sözleri bir yerden hatırlar gibiyim. Neyse, hayırlısı bakalım…

Bir gün “Sen paranı aldın mı? Cebine koydun mu? Gerisine karışma…“ diyen servisi şefi beni telefonla arayarak yanına gelmemi istedi.

Yanına çıktığımda çok ciddi bir tavırla; “Sen hem İstanbul’daki işyerinden hem de Genel Müdürlükten maaş almışsın” dedi.

Bu lafı duyduğumda başımdan kaynar sular döküldü… Hem önceki işyerinden hem de şimdiki işyerimden maaş alarak Kurumumu dolandırmış bir kişi pozisyondayım şu an!

Sadece şunu diyebildim: “Aldıysam nerede?”

Biraz kendime gelince de “Ben o tarihte gelip, durumu anlattığımda, gerisine karışma diyen sendin” der demez, “tamam, tamam. Ben İstanbul’u arayıp tekrar öğreneceğim” dedi.

Aradan bir zaman daha geçti. Personelde çalışan bir arkadaşım “Cemil, sen ne yaptın kardeş, maaşının yarısını kesmişler” dedi.

Şaka yapıyor sandım. Ciddi olduğunu anlayınca tekrar maaş servisine çıktım ve Şef’e ne olduğunu sordum.

Yine kızgın bir şekilde “hem oradan hem buradan maaş almışsın” dedi.

Bana haber vereceğini söylemesine rağmen haber vermeme sebebi ise ben iki yerden maaş alarak onları kızdırmıştım. Onlar da bana ders veriyordu…

Yapacak tek bir şey kalmıştı. Kendi yöntemimle bu sorunu çözecek ve işin aslını öğrenecektim.

Daktilonun başına geçtim ve GENEL MÜDÜRLÜK MAKAMINA diye bir dilekçe ile olan biteni yazdım. İmzaladım ve evrak servisine verdim.

Ertesi gün beni vezneden “Cemil Bey, İstanbul’dan paran geldi” diye çağırdılar. Bir gün önce eksik aldığım para bir gün sonra tamamlanmış oldu.

Efendim, mesele şuymuş. Taşranın personel şefliği benim maaşımı tahakkuk ettirip, muhasebe şefliğine iletmiş. Muhasebe şefliği de tahakkuk eden tutarı Genel Müdürlüğe dekont etmesi gerekirken yazı muhasebe şefinin masasında bekler dururmuş.

Genel Müdürlük Maaş servisi şefi, taşra personel şefini aradığında ben ödememi yaptım dermiş. Genel Müdürlükteki şef de buna inanırmış. Kimsenin aklına işin devamını araştıralım ya da Cemil’e bir kere daha danışalım demek gelmezmiş. Çünkü Cemil her iki taraftan da parayı almışmış, hatta yemişmiş…