Namaz Allah’a kulluk için kılınır, faniye yalakalık olsun diye kılınmaz

Namaz ve Mahremiyet Üzerine Bir Hatıra

Yıl 2003… Daire Başkanım bir gün beni odasına çağırdı. Karşısına oturdum, yüzünde düşünceli bir ifade vardı. Konuşmaya başladı:

“Cemil Bey, Genel Müdüre bizi çalışmıyoruz diye şikâyet etmişler. Genel Müdür beni çağırdı. Bunları söyledikten sonra bir de ‘namaz kılmıyormuşsunuz’ dedi…”

Ses tonu ve vurgusundan dertlendiği belliydi. Cümlesine bir ara verip düşündükten sonra devam etti:

“Ben kılmıyorum, sen…”

Cümlesinin sonunu getiremedi. Aniden bir şey hatırlamış gibi:

“Belki de kılıyorsun da ben bilmiyorum.”

Sanki “Ben kılmıyorum, sen de kılmıyorsun; kime ne!” diye tamamlayacaktı sözünü. Fakat Allah bu cümleyi ona söylettirmedi. Çünkü ben namazlarımı kılıyordum ve bunu kimse bilmezdi.

1994 Yılına Dönüş

Bu olaydan 9 yıl önce, 1994’te, benzer bir durum daha yaşamıştım. İşyerimizde odaların yakınında, giriş kapısının hemen yanında bir abdest alma yeri vardı. Lavaboların karşısındaki kapı ise mescide açılıyordu.

İkindi vakti geldiğinde oda arkadaşıma:
“Ben lavaboya gidiyorum.”
diyerek mescide yönelir ve namazımı kılardım. Lavaboya gittiğimi söylememin sebebi, beni arayan olursa 5-10 dakika içinde geri döneceğimin bilinmesiydi.

Kışa doğru akşam namazını da işyerinde kılmam gerekti. Artık oda arkadaşım, yaklaşık bir saat arayla lavaboya gittiğimi fark ediyordu. Öğle namazlarını ise işyerine yakın bir camide kıldığım için arkadaşımı bilgilendirme ihtiyacı hissetmiyordum.

Bir gün oda arkadaşım, yüzünde endişeli bir ifadeyle sordu:
“Rahatsız mısın?”

Şaşkınlıkla:
“Niye ki?” diye cevap verdim.

“Sık sık lavaboya çıkıyorsun da, onun için sordum.”

O an fark ettim ki arkadaşım, benim namaz kıldığımı hiç bilmiyormuş. 6 ay boyunca mescide gitmiş, namazımı kılmış ama bunu asla dillendirmemiştim. Gizli bir ibadet yapma niyetim yoktu, ancak ibadetimin gösterişe dönüşmesini de istememiştim.

Bir Huzur ve Mahremiyet Meselesi

2003 yılında, Daire Başkanımın “belki de kılıyorsun da ben bilmiyorum” dediği gün de aynı hissiyat içindeydim. Namazımı kılmaya devam ediyor, bunu sadece Allah ile benim aramda bir bağ olarak görüyordum.

Bu yaşadıklarım, namazın insanla Allah arasındaki mahrem bir ibadet olduğunu, bu mahremiyetin korunmasının ise iç huzurunu artırdığını bir kez daha hatırlattı. Dışarıya açıklama yapmak veya gösteriş kaygısı taşımadan yapılan ibadetin huzuru, anlatılamayacak kadar kıymetliydi.